Hayat Farkındalığı

İ nsanlar, biz, monotonluk bataklı ğ ına saplanmı ş durumdayız. Etrafımızda olanlardan habersiz bir ş ekilde ölümü bekliyoruz....


nsanlar, biz, monotonluk bataklıına saplanmıdurumdayız. Etrafımızda olanlardan habersiz bir ekilde ölümü bekliyoruz. Yaamın hızı, sakince bir nefes almamızın, duygular hissetmemizin, sevmemizin, mutlu olmamızın önüne geçiyor. Çevredeki güzelliklere odaklanmamız aırı derecede zorladurumda. Bu ritmin balıca sebebi, Alman filozof Heidegger’a göre, ‘’onlar yaamı’’ yaıyor olmamız. Toplum tarafından kabullenmek, beenilmek, sevilmek ve saygı görmek, çoumuzun hayat amacını oluturuyor. yi bir iiçin okuyor, devlet hastanesinde ölmemek için çalııyoruz. Bize verilen tek hayatı ve bilincimizi, bakalarının kabulü için harcıyoruz. Ölümün kaçınılmazlıı bu denli gerçekken, insan, ona verilmiolan kısıtlı zamanı iyi kullanmalı, boa harcamamalı.


Biraz klie, biliyorum, ama zaman sahip olduumuz en önemli ey. En son ne zaman, biraz nefes alıp, durup da benliinizin farkına vardınız? Çevrenize bakıp, sizinle birlikte, hayatta varolan, canlı ve cansızları sindirdiniz? Yemek yerken, tüm odaınızı tat duyularınıza, ne zaman verdiniz? Heidegger, bu tür bir yaama ‘’ben’’ yaamı diyor. Varoluçulua yakın bir felsefesi var. Etrafımızda gördüümüz en ufak ‘’eyin’’, bizimle birlikte varoluyor olması, onu deerli yaparken, bize de bizim de varolduumuzun farkındalıına ulatırmalı. Bu ekilde, en ufak canlı ve cansızın deerini içselletirebiliriz. Böylece gerek insanlar, gerek hayvanlar, metalamaktan çıkar, canlı, benlikli, bireyler olurlar. Onlara balanmamız, sempati duymamız ve empati kurmamız kolaylaır. nsanın asıl gayesi de bu yönde olmalıdır, ‘’onlar yaamı’’ sürmektense.


Thomas Mann, Efendi ile Köpei isimli kitabında, küçük köpei Bauschan ile olan anılarını yazmı. Köpeine olan sevgisi ve ilgisini, köpeiyleyken yaptıı gözlemlerde görmek mümkün. Sayfalarca, köpeinin nasıl çiini yaptıını betimlemesi buna güzel bir örnek. ‘’Onlar yaamı’’ süren bir ‘’efendi’’, köpeini bu denli önemsemez, onun için köpek, tasmasından çekilecek ve parkta insanlara gösterilecek bir konuma balangıcıdır. Köpeini izlemez, incelemez, ona balanmaz. Mann, Heidegger gibi, ‘’ben yaamı’’ sürüyor. Gerek beraber gezdikleri yerleri, gerek etrafı, gerek Bauschan’ı, bir yazar gözüyle izliyor. Zaten iyi yazarların ortak özellii de etraflarının farkında olmaları. Bauschan’ın sadece davranılarının deil, iç dünyasının da algısına ulamaya çalııyor, Mann. Onun, kendisine olan balılıını görüyor mesela. Küçücük bir köpein, sahibi için, canını verecek kadar, ona balı olması, Mann’ın da ona bu balılıı göstermesini salıyor. Kitabın bir bölümünde, kısa bir süreliine, ayrı dütüklerinde, Mann, onsuz ne kadar yalnız olduunun farkına varıyor. Köpei onun için bir obje, bir aksesuar deil, bir dost, bir hayat arkadaı. nsanın ve köpein farklılıı ve köpek arkadaının, hayatı algıladıı gibi hayatı algılayamamak, onun gözlerinden görememek, Mann’ı üzse de, bu aralarındaki baa bir engel olmadıı ortada. Köpeinin canlılıının ve bireyliinin farkında olması, kendi benliinin farkında olmasına ve hayatı algılayarak, robotlamadan yaamasına sebep oluyor.

Bizim de, Mann veya Heidegger gibi olmamız ve hayatı kendimiz için yaamaya balamamız gerekiyor. Böylece zombiler gibi sadece tüketmek için yaayan çounluktan farklı olarak, bu anlamsız ve amaçsız hayatımızın tadını çıkararak yaayabiliriz. Bu hem bizi, nihilizmin pençelerinden uzak tutar ve varolusal krizlerden uzak tutar, hem de kafamızı kaldıımızda, kendimizi yalanmıbulmamızın, o ana kadar kendimizle yalnız kalmadıımızın farkına varmamızın önüne geçer. Çoumuz bunun üstünde düünmez, ‘’u da olsun da sonra bakarız.’’ diye diye, kendimize ve çevremize ayıracaımız zamanımızı erteleriz. Yemek yerken yediimize, su içerken suya, müzik dinlerken müzie odaklanmamız, her duyguyu ve hissi dolu dolu yaamaya konsantre olmamız gerek. Ancak bu ekilde, öldüümüz hastanenin statüsünün önemsizliinin farkına varmıoluruz.

You Might Also Like

0 comments

Flickr Images